Bülbülü Öldürmek Üzerine

Giriş

Bu kitabı 28-03-2024 tarihinde bitirdim. Okuldaki boş dersler sağ olsun, epey hızlı yol katettim. Bu kitabı ilk kez geçmiş senelerde dersimize giren edebiyat öğretmenim Erdem Asıbostan’dan öğrenmiştim. Kendisi, bu romanı en çok etkilendiği, hayatını değiştirdiği kitap olarak tanımlamıştır. Romanın kendisini nasıl etkilediğinden bahsettiğinde ben 9. sınıftım. Şu anda 11. sınıfın sonlarındayım neredeyse. Epey uzun süre rafta beklemiş bir roman olmuş benim için ancak iyi ki de beklemiş diyebilirim. Eskiden okusaydım çabuk sıkılıp vazgeçebilirdim. Şimdi 50. sayfa civarlarına kadar dikkatimi vererek sabırla okudum. Roman belli bir müddet olayların geliştiği çevrenin, karakterlerin inşasını tamamlamakla ilgileniyor. İlk başta romanın sıkıcı olduğu yönünde bir önyargı oluşturma potansiyeline sahip olsa da devamında meyvesini defaatle verdiğini rahatlıkla söyleyebilirim.

Özet

1930 yılına gidiyoruz, roman Amerika Birleşik Devletlerine bağlı Alabama eyaletinin Maycomb kasabasında geçmektedir. Buhran’ın sonuçları her yerde etkisini göstermektedir. Özellikle de çiftçiler bu durumdan oldukça kötü etkilenmiştir. Kasaba ahalisi, geçim derdindedir ve kötü şartlarda evlatlarını yetiştirmeye çalışmaktadır.

Siyahilerin son derece hor görüldüğü Maycomb kasabasında Finch ailesi de yaşamaktadır. Simon Finch, bu ailenin kök salmış atalarından bir tanesidir. Finch Arazisi olarak anılan Simon’ın çiftliğinde kalmak ve hayatlarını pamuk yetiştiriciliğiyle kazanmak ailenin erkekleri için bir gelenekti. Ayrıca toprağa bağlı kalınırdı, Finch’ler araziden başka yerlere göç etmezlerdi. Ta ki Atticus Finch Montgomery’ye hukuk okumaya gidene kadar. Küçük erkek kardeşi de Boston’a tıp okumaya gitmişti. Atticus Finch, baroya kabul edilmesiyle birlikte Maycomb’a dönüp avukatlık yapmaya başlamıştır.

Romanda yaşananları Atticus’un kızı Scout’tan dinlemekteyiz. Avukat babası Atticus ve kendisinden dört yaş büyük olan ağabeyi Jem ile yaşayan Scout, henüz iki yaşındayken annesini kaybetmiştir. Atticus yeniden evlenmeyince Scout ve Jem, siyahi bir bakıcı olan Calpurnia ile birlikte büyümüşlerdir. Kitapta olay örgüsü gelişirken Scout altı, Jem on yaşındadır.

Finch kardeşler, henüz okula başlamamışken Atticus sayesinde okuma-yazmayı sökmüşlerdir. Atticus’un her akşam bir gazete veya dergiyle meşgul olması sıkça dikkatlerini çeker. Üstelik yatmadan önce Atticus onlara da bir şeyler okutur. Finch kardeşler, gazete, dergi ve kitap meşgalelerinin haricinde koşup zıplar, oyun oynarlar. Bir gün oynadıkları oyun sırasında yeni bir çocukla tanışırlar: Charles Baker Harris. Yedi yaşındaki bu oğlanın takma adı Dill’dir ve sıkça bu adla çağrılmaktadır. Böylelikle kardeşlerin rol yapma oyunlarına yeni biri dahil olur. Artık birlikte oynar, birlikte eğlenmektedirler. Radley ailesi, kasabanın en gizemli ve dikkat çeken ailesidir. Ailenin oğlu Bay Arthur, Öcü Radley lakabıyla çocukların diline dolanmıştır. Asla dışarı çıkmayan Öcü Radley öldü mü, kaldı mı, içeride ne yapıyor, kimse bilmediğinden özellikle de Scout, Jem ve Dill’in merakını çelmektedir. Okula gitmeye başladıklarında bile sürekli Radley’lerin evinin önünden geçmektedirler. Korktukları için koşarak geçerler. Bir gün oyunlarına Radley’leri de bulaştırırmaya başlarlar. Kimin daha cesur davranıp kapılarına vurup kaçacağını görmek için türlü afacanlıklar yaparlar. Bir gün iş ciddiye biner ve Bay Radley tüfeği ile ateş açar. Jem, neyse ki ucuz atlatır ancak olaydan Atticus da dahil herkes haberdar olunca uzun bir süre Öcü Radley ile herhangi bir şekilde muhatap olmamaya çalışırlar.

Çocukların meşgalesi Öcü Radley’i evinden dışarı çıkartmak olduğu sıralarda Atticus Finch kasabada çokça duyulan bir davayı üstlenmekle meşguldür. Bay Taylor, Atticus’u tanıyan bir hakim olarak Tom Robinson davasını onun üstlenmesi için Atticus ile görüşür. Tom Robinson’ın Ewell’ların on dokuz yaşındaki kızına tecavüz ettiği iddası söz konusudur. Hem konunun hassaslığından hem de Robinson’ın siyahı bir adam olmasından ötürü kasabadaki herkes bu davayı daha mahkemeye taşınmadan olup bitmiş bir olay olarak nitelendirmekte ve Robinson’a karşı felaket nefret kusmaktadır. Atticus, bu davayı üstlenmiştir.

Atticus’un bu davayı üstlenmesi Finch ailesinin Maycomb kasabasındaki şöhretini kötü etkilemiştir. En yakın akrabalar bile bu durumla dalga geçmiş, çocukları dahi hor görmüşlerdir. Üstelik çocuklar okula gittiklerinde akranları tarafından da aynı tutumlarla karşılanmışlardır. Bunun yüzünden Scout ve Jem, arkadaşlarıyla kavga edip birkaç kişiyi fena dayaklık etmiştir. Dava ve mahkeme işleri ile Scout ve Jem de zamanla epey ilişkili olmuştur. Scout, babasına insanların bu tavırlarının neden kaynaklandığını sorar: “Onu savunmaman gerekiyorsa niçin bunu yapıyorsun?” Atticus, bunun en önemli sebebini kasabada bir daha asla başı dik dolaşamayacağını, Scout ile Jem’in yüzüne bir daha bakamayacağını söyleyerek açıklar. Atticus’un tam bir dava adamı olduğunu söylemek yerinde olacaktır.

Mahkeme gününe kadar Atticus, dava ile ilgili araştırmalarına ve çalışmalarına devam eder. Çocukların güncel meşgaleleri ise artık Öcü Radley ile uğraşmaktan ziyade davayı takip etmek ve olan bitene göz kulak olmak haline gelmiştir. Bu noktada sorgulamaya ve olgunlaşmaya başlayan bireyler olduklarını söylemek hiç de yanlış olmasa gerek. Her işe burunlarını sokmaya başlamaları Atticus için baş ağrıtıcı olacaktı belki de ama çocukların afacanlıkları aynı zamanda okuru da tetikliyor ve tıpkı bir çocuk gibi sizi de gidişatın içine sokuyor.

Mahkeme günü artık gelmiştir. Scout, Jem ve Dill de mahkeme salonuna sızmışlardır. Herkes oradadır: Tom Robinson, Atticus, Bay Ewell, Mayella Ewell… Atticus, 21 Ağustos gecesinde neler olduğunu görgü tanıklarından teker teker dinler. Bay Ewell ve kızı Mayella Ewell, her şeyi oldu-bittiye getirmekte ısrarcıdır çünkü Tom Robinson’ı gözleriyle gördüklerini söylerler. Hatta o kadar eminlerdir ki tıbbi bir ispata bile ihtiyaç duymamışlardır. Atticus ise olayların bu kadar hızlı bir şekilde baştan savılamayacağını profesyonel bir şekilde gösterir. Bulgular, kıza sol elle yumruk atıldığını göstermektedir. Bay Ewell’a bir kalem kağıt vererek adını yazmasını isteyen Atticus, onun solak olduğunu kanıtlar. Üstelik Robinson, sol elini genç yaşta bir çırçır makinesine kaptırmıştır ve sol elini asla etkili kullanamamaktadır. Ayrıca Atticus, Ewell’lara yönelttiği ustalıkla sorulmuş sorularla onların gözleriyle gördüklerinden o kadar da emin olmadıklarını, kullandıkları “gibi, herhalde” vb. şüpheli ve bazense birbirini tutmayan ifadelerle gösterir. Gerçek şuydu ki Tom Robinson o gece yalnızca Mayelle’ye yardım etmek için orada bulunmuştu ancak Bay Ewell Mayelle’yi Robinson ile erotik bir halde iken yakaladığını fark edince odaya bağırarak koşturmuş, Robinson ise korkudan çoktan evi terk etmişti. Mayelle’yi bunları yapan aslında babası Bay Ewell’ın ta kendisiydi. Mayelle arkasına bile dönemeyecek kadar gafil avlandığı ve en son gördüğü kişi Robinson olduğu için Bay Ewell’ın bağırışlarına rağmen Robinson’ı suçlu görmüştü belki de. Veya babasını suçlamaktan korktuğu için gerçeğin üstünü örtmekte Bay Ewell’a yardım etmişti.

Günün sonunda jürinin kararıyla Robinson hapse atılır. Atticus’un profesyonel savunmasına karşın jüri üyeleri siyahi bir adamı savunmaya asla yeltenmeyecektir, hele ki davanın konusu bunun gibi hassas olunca. Robinson, hapse atıldıktan sonra kaçmaya çalışır ancak anında öldürülür.

Scout ve Jem, Atticus’tan çok şey öğrenmişlerdir. Buna rağmen olanlar karşısında üzgündürler. Ancak Finch’lerin işi Ewell’ar ile henüz bitmemiştir. Dava kaybedilmiş, Robinson hapse atılmış ve hatta üstüne öldürülmüş bile olsa Bay Ewell, Atticus yüzünden kasabada şöhret kaybetmiştir. Hatta bunun sonucunda işinden dahi kovulmuştur. Her şeye salça olan serseri birine dönüşmüştür. Cadılar Bayramında gece epey karanlık iken Jem ve Scout’a saldıran Ewell, girişiminde başarısız olur. Jem bayılmış ve kolu kırılmış haldedir, Scout ise güvendedir. Belli ki biri olaya müdahale etmişti ama o saldırı o kadar hızlı gerçekleşmiş ve göz gözü görmüyordu ki bu pek anlaşılamamaktadır. Bu kişi aynı zamanda Jem’i eve kadar sırtında taşımıştır. Scout biraz geç olmak üzere eve doğru takip etmiştir. Dr. Reynolds, evde Jem ile ilgilenirken Scout da Atticus’a neler olduğunu anlatır. Reynolds, Atticus’a Bay Ewell’ın ölü bedeninin ağacın altında yattığını söyler. Üstünde bıçak saplı durmaktadır.

Bay Arthur, bir diğer adıyla Öcü Radley duvara yaslanmış, Atticus’ları dinlemektedir. Scout eliyle Öcü Radley’i gösterir ve hiçbir şey yokmuşçasına selam verir. Şerif Heck, Ewell’ın kendi bıçağının üzerine düştüğünü öngörse de bir okur olarak benim yorumum burada Scout’ı korkutmamak için Öcü Radley’in Ewell’ı öldürdüğünü gizlemeleri yönündedir. Üstelik Atticus, çocukları için ona teşekkür etmiştir. Roman, Scout’un Arthur’u elinden tutarak evine kadar eşlik etmesiyle sona erer.

Yorum & Sonuç

Kitabın sade ve rahatlıkla takip edilebilir dili çok hoşuma gitti ve Atticus ile ilgili hemen her sahnede ne kadar sağlam bir baba figürünü temsil ettiğine tanıklık etmek özel bir hayranlık uyandırdı. Kitap boyunca, satır aralarında çok güzel dersler, çok güzel mesajlar veriliyor. Siyahilerin ciddi ırkçılığa uğradığı, ekonomik buhrandan feci etkilenen Maycomb kasabasında Scout adında küçük bir kızın gözünden dünyaya bakmak çok farklı bir deneyimdi. Böyle bir ortamda Atticus’un nasıl profesyonel baba ve avukat olmayı başardığına şahitlik etmek ve bunun çocukların karakter gelişimiyle nasıl harmanlandığını görmek hatrı sayılır bir vizyon sundu. Atticus, sahiden de bir dava adamıymış. Herkesin belli bir saf tuttuğu bir olayda herkese zıt gitmek cesaret ve bilgelik ister. Sokrates’in kararlılıkla kendini idam eden Atinalı’lara izin vermesi gibi etkileyici bir özelliği var Atticus’un.

Çocukların karakter gelişimlerinden de söz etmeden olmaz. Kitabın başında oyun oynayan, koşup zıplayan karakterler zamanla hayatın gerçekleri ile ilgilenmeye başlıyorlar. Öyle ki finalde Scout, Öcü Radley gözünün önünde durmasına rağmen çok normal davranıyor. Sanki geçmişte Radley’lerin verandasında bütün o çılgınlıkları yapan onlar değilmiş gibi. Bu arada Radley’lerin olayların akışına doğrudan bir etkisi olmamasına rağmen -çünkü romanda asıl ön planda olan dava süreçleri- nasıl da romanın en önemli parçalarından biri olması yazarın hayal gücünü takdir etmeyi gerektirir. Başta çocuklar gibi Öcü ile çok ilgileniyorsunuz, sonra mahkeme süreçleri ile aklınızdan çıkıveriyor, finalde ise yeniden kendini gösteriyor.

Özetimde yer vermesem de çocukların, Bayan Dubose ile olan kavgaları da kitabın en aklımda kalan yerlerinden bir tanesi oldu. Dubose, Atticus’a “zenci hayranı” diyerek çocuklara babalarını kötülüyordu. Scout ve Jem de haklı olarak buna sinirleniyor ve ağzının payını bildirmeye çalışıyorlardı. Dubose orada bir okur olarak benim bile asabımı bozmuştu. Çocukların agresif tavırlarını da haklı buluyordum. Sonra ne oldu, Atticus geldi, Dubose’tan özür dilemelerini istedi. Kendisine hakaret etmesini problem etmedi, normal karşıladı. Üstelik ceza olarak çocuklar bir ay boyunca Dubose’a kitap okudular. Oysaki onca zaman Dubose onları duymamıştı bile. Dubose ölmek üzere olduğunu bilen bir kadındı ve ölmeden önce son dileği hastalığından kurtulmuş, eli kolu bağlı olmadan ölen bir birey olmaktı. Bir ay boyunca kullandığı ilaçları bırakmış ve hastalığına karşı dimdik durmuştu. Sonunda yine ölecekti ama bu sefer dileğini başarıyla gerçekleştirmiş olacaktı ve öyle de oldu: Özgür bir birey olarak hayata gözlerini yummuştu. Atticus, onu tanıdığı en cesur insan olarak nitelemişti ve tam da bu noktada cesaretin tanımını yaptı: “Gerçek cesaretin ne olduğunu görmeni istiyordum (Jem’e söylüyor,) gerçek cesaretin eli tüfekli bir adamla ilgisi olmadığını. Daha başlamadan yenildiğini bile bile başlamak ve her ne pahasına olursa olsun sonuna kadar devam etmek olduğunu.” Bu satırları okuduğumda hemen altını çizdim. Sahiden etkileyiciydi.

Atticus’un en beğendiğim birkaç sözüyle bu yazıyı sonlandırmak istiyorum:

“Gerçek cesaretin ne olduğunu görmeni istiyordum, gerçek cesaretin eli tüfekli bir adamla ilgisi olmadığını. Daha başlamadan yenildiğini bile bile başlamak ve her ne pahasına olursa olsun sonuna kadar devam etmek olduğunu.”

“Başkalarıyla yaşamayı bilmeden önce kendinle yaşamayı bilmelisin. Çoğunluğun sesi doğrudur kuralının dışında yalnızca vicdan kalır.”

“Basit bir kuralı öğrenirsen herkesle daha iyi geçinirsin. Olayları karşındakinin bakış açısından değerlendirmeden hiç kimseyi anlayamazsın.”

“Arka bahçedeki tenekeleri vurmanızı yeğlerim ama kuşların da peşine düşeceğinizi biliyorum. İstediğiniz kadar karga vurun ama unutmayın: Bülbülü öldürmek günahtır. Bülbüller yalnızca müzik üretirler; bahçeleri yağmalamazlar, tarlalarda yuva yapmazlar, yalnızca şarkı söylerler. İşte o nedenle günahtır bülbülü öldürmek.”

Atticus